11 Mart 2008 Salı

Kadınların uzun yolculuğu...



She-J bir yol filmi. Yönetmeni Elvan Kıvılcım, biri Almanya’da biri Türkiye’de yaşayan iki DJ kadının öyküsünü anlatıyor. Sonuç, koşullar farklı, ama yaşananlar ve talepler ortak… Bu ilk film, Kıvılcım’ın da kendi içine doğru yolculuğu…
Müjde Arslan
Biri Türk diğeri Hollandalı iki kadın DJ’in hayatı Elvan Kıvılcım tarafından filme çekildi. Kıvılcım, müzik tutkularının peşinden giden Beyza ve Natasja van der Horst’un hikâyeleri üzerinden kadınlara dayatılanın dışına çıkıp kendi varoluşlarını gerçekleştirmelerini anlatıyor. Yönetmenin de sinema tutkusuyla bütünleşen “She-J”, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde özel bir gösterimle seyirciyle buluştu. Biz de Kıvılcım’la filmini, kadın dünyasındaki yolculuğunu konuştuk.
-
Bu ilk filminiz. Sinemayla ilişkinizden biraz söz eder misiniz?
Ben sinema okumadım, Boğaziçi Üniversitesi, işletme mezunuyum, ama okul biter bitmez, TRT’de montaj üzerine staj yaptım. Daha sonra kurguda ve prodüksiyon işlerinde çalıştım. Kültür ve medya çalışmaları alanında master yapmak için İngiltere’ye gittim, yabancı televizyonlarla çalışmaya başladım. Size normal bir hayat yaşamınızı öğütlüyorlar, oysa sinemayı seçtiğinizde ailenize, çevrenizdekilere normal olmadığınızı kabul ettirmeniz gerekiyor. Türkiye’de özellikle çok zor, çünkü bir sektör yok ve çok riskli bir iş. İnsanlar o zamanlar bana, “Nasıl düştün” diyorlardı, onlara göre işletme okuduğum için bir iş yerinde çok yüksek bir maaşa çalışmam gerekirdi. Benim zaten baştan o bölümü okumamam gerekirdi, ama seçtiğinizi tekrar tekrar seçmeniz, farklı olmayı kabul etmeniz, bununla yaşamayı öğrenmeniz gerekiyor ve bu zaman alıyor. Birey olmanın çok zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
- İlk hikâyenizi anlatmanız neden bu kadar zaman aldı?
Daha önce evlenerek Venezüella’ya gittim ve üç yıl orada yaşadım. Orada “Hayır” kararını verdim “ben kendi hayatımı yaşamalıyım, bir adamın peşinden dünyayı dolaşamayacağım”. Orada ölmüş gibiydim, o benim hayatım değildi. İlk kameramı orada aldım.
- Hikâyenin karakterleriyle yollarınız nasıl kesişti?
Döndüğümde Türkiye’nin çok fazla değiştiğini gördüm; Beyza’yla tanıştım ve ondan çok etkilendim çünkü tam da bu yeni Türkiye’yi temsil ediyordu. Belki benim yaşadığım bir takım çelişkileri de yaşadığını gördüm; bir kadın olarak tutkularının peşinden gitmek ile sizden beklenenleri yapmak arasında… Yaşadığı her şeye rağmen yine de tutkularına sahip çıkıyor ve birey olmaya çalışıyor. Filme koymadığım Beyza’nın şöyle bir sözü var; “hem yemek yaparım, hem müzik yaparım, hem kariyer, hem de çocuk yaparım”. Tüm bunları yapmaya çalışıyoruz ama bunların da bir bedeli var. Bu bedelleri nasıl ödediğini gördüm Beyza’nın ve bundan çok etkilendim. Karar verdim; kamerayı alıp peşinden gidecektim. Çok yakın ilişki kurduk, her konuda saatlerce konuşabildik. Nataşa’yla Beyza’yla tanıştıktan bir süre sonra e-mail üzeri yazışmaya başladık.
- İki kutbu var filmin; İstanbul, Hollanda; gündüz annelik, gece de müzik yapan kadınlar gibi. İki kutup arasında, iki kadını farklılıklarıyla ayrıksı taraflarıyla anlatır mısınız?
İkisi de kadın, DJ ve anne, ama farklı kültürlerden geliyorlar. Biri Avrupa’dan, diğeri Türkiye’den… Oradaki şartlar Hollanda’daki yaşam ve elektronik müzik ortamının şartları çok daha farklı. Hollanda elektronik müziğin cenneti. Nataşa’nın evinde inanılmaz bir stüdyo var, plak koleksiyonu da inanılmaz ama zengin bir kadın değil. Böyle bir stüdyo kurmaya parası yetiyor. Burada ise Beyza’nın ufacık bir klavyesi var, onunla beste yapmaya çalışıyor. Öte yandan iki kadının verdiği tepkiler aynı. Türk kadınından beklenenin ötesinde bir portre çiziyor Beyza. Belki Nataşa’dan daha cesur, daha güçlü, çünkü Türkiye’de DJ olmak daha zor. Öte yandan Nataşa da kararının bedelini ödüyor ve bunun farkında.
- İkisi de erkek egemen sisteme kızgınlar. Hatta yer yer meydan okuyorlar. Kısa sürede kaynaşmalarının sebebi bu olabilir mi?
Evet. İkisi de erkek egemen sistemin farkında ve kızgınlar.
- Filmde zaman atlıyor ve artık aşina olduğunuz Beyza ve Nataşa’nın yaşamındaki gelişmeleri öğreniyoruz. Bu yolculuk sizde ne gibi değişimler yarattı?
She-J bir yol filmi. Bu yolda bendeki en büyük değişim, film yapmanın benim için bir tutku olduğuna emin olmaktı. Her şeye rağmen bunu yapacağım kararını verdim.


Hiç yorum yok: