31 Ocak 2011 Pazartesi

Milliyet'te daha önce çıkan röportaj...

“Kuma olduktan sonra artık yaşayan bir ölüsünüzdür”
Yönetmen Müjde Arslan’ın halası, 30 yıl önce amcasının oğluna kuma olarak verilmiş. Yediği dayaklar ve çektiği eziyet yüzünden artık ruh sağlığı yerinde değil ve yatalak. Bu hikaye, Arslan’ın “Ölüm Elbisesi: Kumalık” belgeseline ilham verdi
10 Nisan 2009

Yorum YazArkadaşına gönderSitene EkleYazdırPaylaş
ELİF BERKÖZ ÜNYAYelif.berkoz@milliyet.com.tr


Emine’nin güzelliği köyde dillere destan. 16’sına basmadan amcaoğluna kuma veriliyor. Bugünün parasıyla 200 bin TL’lik başlık parası karşılığında... Emine’nin bu kadar erken yaşta kuma gitmesinin nedeni abisinin ikinci kez evlenmek istemesi. Emine “satılınca” abisine de ikinci eş için gereken başlık parası bulunuyor. Emine gördüğü şiddet sonucunda aklını kaçırıyor. Aldığı ilaçlarla yatağa mahkum oluyor.
Yıllar önce Mardin’in Kızıltepe ilçesinde geçen bu hikaye genç yönetmen Müjde Arslan’ın belgeseline ilham kaynağı oluyor. Arslan halası Emine’nin öyküsünden yola çıkarak çektiği “Kirasê Mirinê: Hewîtî / Ölüm Elbisesi: Kumalık”ta Emine’nin yanı sıra altı kuma daha var.
Kadınlar, 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında 15 Nisan saat 19.00’da Pera Müzesi’nde gösterilecek belgeselde rol yapmıyor, kendi kumalık öykülerini anlatıyor.


Çocukluğunuzda halanızla ilgili aklınıza gelen ilk kare hangisi?
Gece yarısı dayaktan morarmış gözlerle, üstü başı kan içinde kocasının evinden babasının, yani dedemin evine geliyor. Bir keresinde dayaktan kolu kırılmıştı. Bir süre sonra kocasının evine gönderiliyordu. Halam, amcasının oğluna ikinci eş olarak gitmeyi hayatı boyunca kabul etmedi. Bu yüzden şiddet gördü. Bir de anılarımda o hep hamile. 10 yılda altı çocuk doğurdu.
Şimdiyse sanki bir bebek. Konuşmuyor, tepki vermiyor. Defalarca kafasına darbe aldı, içtiği ilaçlar ve yaşadıklarının da etkisiyle bu hale geldi.

“Babam, annemi alabilsin diye dedem halamı kuma verdi”

Siz bu filmin hem yönetmenisiniz hem de hikayenin tam göbeğindesiniz. Belgeselde Emine’nin başına gelenlerin sorumlusu olarak babanızın ikinci kez evlenmek istemesi gösteriliyor.
Babam ilk karısını kaybediyor. İlk eşe verilen başlık parası o kadar yüksek ki ikinci eş için ödenecek başlık parası kalmıyor. İkinci karısıyla yani annemle evlenebilsin diye Emine kuzenine kuma gidiyor.

Hikayede bir suçlu aranacaksa eğer onlar sizin babanız, dedeniz, amcanız yani akrabalarınız. Kurban yine bir akrabanız, halanız. Bu kadar kişisel bir öyküyü anlatmakta sakınca görmediniz mi?
Benim için çekmesi kolay bir film değildi. Başkasına anlatılması çok zor bir öykü bu. Çok yakın arkadaşlarım bile bilmez halamın kuma olduğunu, sonra aklını yitirdiğini... Benim tüm derdim oradaki kadınların hikayelerini anlatabilmekti. Bir dil arıyordum. Herkesin kör, sağır, dilsiz olduğu bir yerden gelmiştim ve bir şey söylemeliydim. Sinema bana aracı oldu. İstediğim kadar üniversite okumuş olayım, İstanbul’da yaşayayım, Kızıltepe’deki kadınların yaşadıkları beni de bağlıyordu.

“Eniştem kendini korumak için ‘Emine’nin hastalığı genetik’ dedi”

Halanıza şiddet uyguladığını söylediğiniz enişteniz belgeselde “Evimizin işi çoktu, çok misafirimiz oluyordu, bu yüzden kuma getirdim Emine’yi” diyor. Yatalak halde yatan halınıza “Emine yeni bir karı getireyim mi?” diye soruyor. Belgeseli izlerken şunu merak ettim: Müjde Arslan o çekimde sinirlerine nasıl hakim oldu?
Halamla ilgili bölümleri kameraya almak benim için çok travmatik bir durumdu. Eniştem kendini savundu, Emine’nin aklını yitirmesin nedeninin genetik olduğunu söyledi. Halbuki öyle bir şey yok. “Senin babanı evlendirmek için Emine’yi aldık. Bir sürü de para verdik” dedi bana. Kontrollü davrandım, soğukkanlıydım... Kendime şunu tekrarlayıp durdum: “Oraya ailemle hesaplaşmaya değil, belgesel çekmeye gittim.”

Sizi dedenizin ve nenenizin büyüttüğünü söylüyorsunuz. Köye gidip ailenizin kirli çamaşırlarını ortalığa dökmenizi nasıl karşıladılar?
Dedem kumalık hakkında bir film çektiğimi öğrenir öğrenmez kapıya dayandı. Dayımda kalıyorduk. “Bugün buradan gideceksiniz. Köyde film çekmeyeceksin” diye bağırdı. Zaten köyde bir röportajım daha kalmıştı. Onu yapıp diğer köylerdeki kumaların hikayelerini dinlemek için yola çıktık.

Köyünüzde, ailenizde kumalık çok yaygın. 29 yaşında 10 çocuklu bir kuma olabilecekken şimdi sinema üzerine yüksek lisans yapan bir yönetmensiniz. Siz nasıl kurtuldunuz kuma olma ihtimalinden?
Beni çok sevdiğim nenem ve dedem büyüttü. İlkokulu bitirdikten sonra dedem “Bana okumayacaksın” dedi. Bir yıl evde oturdum. Onu protesto ettim. Yemek yemiyordum. İğne ipliğe döndüm.
Dayım siyasi tutukluydu, 1991 genel affıyla cezaevinden çıktı. Siyasi tutuklu olduğu için ailede bir ağırlığı vardı. Dedemi ikna etti. Sonra üniversiteyi kazandım. Dedemin tek şartı vardı, öğretmen olacaktım ve Diyarbakır’da okuyacaktım. Böylece evlendirildiğimde yarım gün çalışacak, yarım gün çocuklarıma bakabilecektim. Dicle Üniversitesi’nde biyoloji okudum. Sonra Diyarbakır’da gazetecilik yaparken İstanbul’a 15 günlük bir kurs için geldim ve burada kaldım.


“İlk eş evin aşçısı, ikinci eş gözdesi”
Filmin adı nereden geliyor?
Bu filmin adını kuma kadınlar koydu. Kumalıktan bahsederken, “Kumalık ölüm elbisesini giymektir. Kuma olduktan sonra artık yaşayan bir ölüsünüzdür” diyorlar. Kimisi o elbiseyi giymekle kalmıyor, kendini asıyor da. İntihar kumalar arasında çok yaygın.

Kumalar arasında bir rekabet ortamı da var, değil mi?
Evet, düşmanlık da var. Çünkü koca, eşi bebeğini doğuralı daha 40 gün olmamışken, ilk eşinin üstüne kuma getiriyor. Birbirleriyle iyi anlaşan kumaların yaşı 50’yi geçmiş. Cinsellik bitince düşmanlık da ortadan kalkıyor.
Büyük eşe evin fırıncısı, aşçısı deniyor. Yemeği, mutfak işlerini o yapıyor. Tandıra gidiyor, süt sağıyor... İkinci eş yani kuma için evin hanımı nitelendirilmesi yapılıyor. İlk eş için kaldırılması zor bir durum tabii bu. Sonradan gelenin daha çok sözü geçiyor çünkü erkeğin yeni gözdesi o oluyor.

Belgeselde erkeklere “Neden kuma alıyorsunuz?” diye sorduğunuzda bahaneleri çok...
Şeriata göre dörde kadar hakkımız var diyen de var. Kadınlar kocasız kalırsa kötü yola düşebilir de. Bir diğer bahane erkeğin canı çekerse başka yere gitmesin, evde ikinci bir kadın olsun. Ayrıca “Çocuklar doğdukça Müslümanlık çoğalsın” da diyorlar.
Kumalığın kendilerine bir hak gibi sunulduğunu düşünüyorlar. Bunu biraz pişkince, biraz arsızca kullanıyorlar.

Hiç yorum yok: