14 Temmuz 2008 Pazartesi

Düş sanatına giriş


MÜJDE ARSLAN


Ben oynuyorum/ Sen oynuyorsun/ Biz oynuyoruz/ Sinema. Sanıyorsun ki/ Oyunun kuralı var/ Ama yok/ Sen sanıyorsun ki/ Oyunun kuralı yok,/ Ama aslında var.”


Birlikte film yapmayı öğrenmek için Ekibe Mektup adını taşıyan bu dizeler avangard Fransız yönetmen Godard’a ait. Uygulamak ya da bozmak için önce bu kuralları öğrenmek gerekiyor. Sinemanın yüzyıllık tarihi, delileri, dâhileri, avangardları, kültleri, deneyselleri bir yana bugün cep telefonları bile film çekiyor; sinema yapma arzusu duyan gençler her geçen gün artıyor. Ancak film yapımının pratikleşmesi kimine göre demokratikleşmesi- yapılan her filmi sanat yapmıyor. Bu ayrımdan hareketle Nijat Özön sinemayı bir sanat olarak niteleyecek dinamiklerini bir araya getirdiği bir kitap hazırladı. Sinema Sanatına Giriş adını taşıyan kitap, bir alfabe, bir dil, bir tuval, bir enstrüman olarak sinemanın yapıtaşlarını döşüyor, yolları çiziyor, kurallarını
söylüyor: Tüm bunları bilmek de yetmiyor. Kitaptan çıkarılan esas fikir, sinemanın bir sanat
olarak bunların da ötesinde ‘tek başına’ çıkılan bir yol olduğu oluyor. Kitapları sinema
okullarında esas kaynak olarak okutulan Nijat Özön, uzun yılların birikimini hazırladığı bu
kitapta bir araya getirdi: Tüm rafine bilgileri içeren kitap Sinema Sanatına Giriş gibi
mütevazı bir ad taşıyor.

Senaryo mu, oyunluk mu?


Nijat Özön kitabında eski orijinal Türkçede ısrar ediyor: Ancak bu kez yaygın bilinen
kullanımlarını eklemeyi de ihmal etmemiş. Kitap, senaryoyu kullanıyor ama yanına Türkçedeki
karşılığı ‘oyunluğu’ da hemen akabinde yazıyor. Kitabın sonunda bir de esas sinema
terimlerinin açıklandığı bir de küçük sözlük var. Kitap üç ana bölüme ayrılıyor; ‘görüntü ve
öğeleri’, ‘sinema türleri’ ve ‘bir film nasıl okunur?’ Bölüm başlıklarından da anlaşılacağı
üzere alıcı-teknik, yaklaşım-biçim ve yorum-okuma şeklinde özetlenebilir. Kitabın asıl
ortaya çıkışı, 1972 yılında ilk kez Fethi Naci’nin öncülüğünde çıkarılan 100 soruda...
serisinde yayımlanan 100 Soruda Sinema Sanatı adlı kitaba dayanır; soru cevap şeklinde
sinema sanatını anlatan kitap uzun yıllar önce tükenmişti. Nijat Özön kitabı sorulardan
arındırarak yazdı, güncelledi, kategorize etti; şemalar, resimlerle örneklendirerek
zenginleştirdi.

221 asırlık bir düş


Sinemanın bir düş sanatı olduğunu söyleyen Özön’e göre insanlık ilk zamanlardan sinemanın
icadına tek devinimi saptamak ve aktarmanın özlemini yaşadı, düşünü kurdu. “İ.Ö. 20.000
yıllarında Fransa’daki Lascaux, İspanya’daki Altamira mağaralarının duvarlarındaki
resimlerden İsveç’te Tunç Çağı’ndan kalma Kivik anıtı üzerindeki resimlere; ‘karagöz’ün
atası gölge oyunlarına, firavunlar dönemindeki ‘Ölüler Kitabı’nda yer alan, çağdaş bir
resimli romanı andıran dizi resimlerden Hitit kabartmalarına ya da eski Yunan vazo
resimlerine dek tüm çabalar bu özlemi yansıtmaktaydı.”
Özön, sinema adına “sancılı, karmaşık, nasıl gelişeceği bilinmeyen, tehlikeli” bir döneme
girildiğini belirtiyor. Tehlike; sinema araç ve gereçlerinin büyük bir değişimden
geçmesinde, televizyon, bilgisayar, sayısal görüntülerin, iletişim ağlarının; videoların,
kuşakların, teker ve tekerciklerin, bunları simgeleyen düzinelerce kısaltmanın havada
uçuştuğu; kimyasal görüntülerin birbiriyle çekiştiği; sinemanın yepyeni salonları, videolar,
tekercikler, internet, TV, kablolu TV, yalnız sinemaya odaklanmış TV kanalları, uydu
yayınları, ev sineması dizgeleriyle milyarlarca kişiye ulaştığı bir dönemde var olmaya
çalışmasında yatıyor.
Sinemayı perdede, salonda öğrenen bir kuşağın; artık sinemayı ekranda öğrenen bir kuşağa
öğütleri olarak da yorumlanabilir kitap.
Kökeni Fransız sinematografından gelen ‘sinema’ya her defasında devinim, canlılık, yaşam
adları verildi. Sinema; yaşayan, devinen, gençleşen bir sanattı çünkü. Kitaplar bu gizemi
açıklamaya, kurallar koymaya, anlamaya gayret göstermeye devam ediyor.Sinemanın kuralları bir kez daha yazıldı; ama bu kuralları sadece bilen bozabiliyor.

SİNEMA SANATINA GİRİŞ
Nijat Özön Agora Kitaplığı 2008 308 sayfa 20 YTL.

2 yorum:

Furkan Haydar dedi ki...

Kitabı okumadım henüz.
Henüz kelimesini kullanarak "ilk fırsatta okumak istiyorum" manası çıkarılabilecek bir cümle kurmak istemedim.
Belki hiçbir zaman okumam.

Kitabı bir öğütler bütünü olarak nitelendiriyorsanız, sanıyorum bu kitabın öğütlerine kulak vermeden önce, dikkat kesilmemiz gereken çok daha "yüce" bir kaynak var elimizin altında.

Siz de yerinde bir giriş yapmışsınız bence ve ilk birkaç yazınızdan birinde bu kaynağı ele almışsınız.

O yazıda "adeta bir filozof" olarak tarif edilen, fakat zaten yirminci yüzyılın ikinci yarısında önemli şeyler söyleyen nadir filozoflardan biri olan, sinemadan önce "sanat,insan,varoluş" gibi konularda da çok şey söylemiş Andrey Tarkovski'nin Mühürlenmiş Zaman'ı bu kaynak.

Sinema Sanatına Giriş başlığını görünce aklıma Mühürlenmiş Zaman'dan bir-iki cümle geldi,kitabı hemen elime aldım ve onları paylaşmak istedim burada:

"Artık edebiyatla sinemayı birbirinden ayırma zamanı gelmiştir.

"Sinemada beni çeken, alışılmamış şiirsel bağlantılar, şiirselliğin mantığıdır. Kanımca bu, bütün diğer sanatlar içinde en gerçekçisi ve en şiirseli olan sinemanın imkanlarına da çok uygun düşmektedir."

Sayfa 3-6

mujde dedi ki...

Nijat Özön'ün kitabını bir başlangıç, temel olarak yorumladım: ilk başta atladığınız ya da unuttuğunuz çok şeyi hatırlatıyor. en önemli tarafı bence yol yöntem gösteriyor: başka sanatlara yönlendiriyor. tarkovski üzerine bir yazı yazmıştım, blogun arşivinde vardır; o yazıya tarkovski'ye hayranlığım yansımıştır. Düşüncelerini toplayamadığım zamanlarda mühürlenmiş zaman'ı alır; orada benim kurmak istediğim cümleleri bulurum. hatırlattığın için yeniden teşekkürler...